Bulmaca Sözlüğü ve Cevapları: tutmak

Cevapları Tanım bulmaca
   
6tutmakGüreş ...., güreşmek anlamına gelir
6tutmakGözü ...., birine ısınmak veya güvenmek
6tutmakTakım ....; Bir takımın taraftarı olmak, desteklemek
6tutmakElde bulundurmak


tutmak [sıfat] - Nedir?

  1. Elde bulundurmak, ele almak
    • "(Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu.)" (Ö. Seyfettin)
  2. Ele geçirmek, yakalamak
    • "(Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı.)" (Ö. Seyfettin)
  3. Avlamak
    • "(Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz.)" (R. H. Karay)
  4. Yanında bulundurmak, alıkoymak.
  5. Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek
    • "(Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir.)" (S. F. Abasıyanık)
  6. Kaplamak
    • "(Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir.)" (T. Buğra)
  7. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak
    • "(Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları.)" (S. F. Abasıyanık)
  8. Denetimi ve yetkisi altına almak.
  9. Desteklemek, birinden yana çıkmak.
  10. Benimsemek, beğenmek
    • "(Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır.)" (T. Buğra)
  11. Gereğini yapmak, yerine getirmek.
  12. Uygun gelmek, çelişmez olmak
    • "(Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu.)" (R. N. Güntekin)
  13. Hizmetine almak veya kiralamak
    • "(Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim.)" (P. Safa)
  14. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek.
  15. Girişmek, yapmak
    • "(Askerden sonra ne iş tutacağını bilmemek kahrediyordu Yusuf'u.)" (S. F. Abasıyanık)
  16. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak
    • "(Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak.)" (M. Ş. Esendal)
  17. Ağrımak, sancımak, musallat olmak
    • "(... poker oynanıyor. Yenilirse kızıyor. Başı tutuyor, komşu doktorun hizmetçisini çağırıp çenesini ovduruyor.)" (M. Ş. Esendal)
  18. Ulaşmak, varmak
    • "(Hayvanlar, Bağdat Caddesi'ni tutmuş, çalakamçı ilerliyor.)" (S. M. Alus)
  19. Para toplamı ...-e varmak.
  20. Uğramak.
  21. Herhangi bir durumda bulundurmak
    • "(Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor.)" (H. Taner)
  22. Varsaymak, farz etmek
    • "(Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti.)" (M. Ş. Esendal)
  23. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Hedef olarak almak.
  24. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Alacağa veya vereceğe saymak.
  25. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Yaklaştırmak
    • "(Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar.)" (A. Ş. Hisar)
  26. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Kullanmak.
  27. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Bağlamak
    • "(Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.)" (B. S. Erdoğan)
  28. [(nesne almayan fiil)] Beklenen sonucu vermek
    • "(Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez.)" (Ş. Rado)
  29. [(nesne almayan fiil)] İş görebilmek
    • "(Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona.)" (T. Buğra)
  30. [(nesne almayan fiil)] Sürmek, zaman almak.
  31. [(nesne almayan fiil)] Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak.
  32. [(nesne almayan fiil)] Giyinmesine yardım etmek
    • "(Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar'ın kolları boynunda kalır.)" (T. Buğra)
  33. [(nesne almayan fiil)] Sunmak.
  34. [(nesne almayan fiil)] İşgal etmek.
  35. [(nesne almayan fiil)] İzlemek
    • "(Tepeden inince Değirmendere'ye hâkim bir iz tutacaksınız.)" (R. H. Karay)
  36. [(nesne almayan fiil)] Bırakmamak
    • "(Baba sesini çıkarmadı, hatta öksürüğünü bile galiba tuttu.)" (P. Safa)
  37. [(nesne almayan fiil)] Yönelmek
    • "(Oyuncular ağır ağır soyunma odasının yolunu tuttular.)" (H. Taner)
  38. [(nesne almayan fiil)] Sarmak, bürümek
    • "(Hey başları duman tutmuş dağlar, hey!)" (Halk türküsü)
  39. [(nesne almayan fiil)] Asılmak, kuvvetlice sarılmak
    • "(Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş.)" (P. Safa)
  40. [(nesne almayan fiil)] Bir kimsenin yerini almak
    • "(Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam.)" (Y. K. Karaosmanoğlu)
  41. [(nesne almayan fiil)] Otobüs, vapur, uçak vb. dokunmak, hasta etmek.
  42. [(nesne almayan fiil)] Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak.
  43. [(nesne almayan fiil)] Bir yerde kalmasını sağlamak.
  44. [(nesne almayan fiil)] Yemek hafifçe yanmak.
  45. [(nesne almayan fiil)] Bir sanat eseri geniş ilgi görmek.
  46. [(nesne almayan fiil)] Biriktirmek, tasarruf etmek
    • "(Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene.)" (M. Ş. Esendal)
  47. [(nesne almayan fiil)] Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj.
  48. [(nesne almayan fiil)] Başlamak
    • "(Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi.)" (F. R. Atay)
  49. [(nesne almayan fiil)] Bir şey düşünmek.
  50. [spor] Markaja almak.



tutmak - Eş Anlamlısı  :